Ay Sonu ve Şubat'ın Son Pazarı

Dosya kontrolü gibi ay sonunda baktım neler yapmışım bu ay diye. Çok gezmişim çok. Gezerken iş yapmayı kaçırmışım:) Evim alt üst olmuş, amaaaaann çığlıkları içten içten yükselmiş.Derken Cumartesi akşamı süpürgemle resmen Tango yaptım.Zaman zaman hırslı, zaman zaman vahsi, zaman zaman da çok içten hareketlerimiz dışardan bir tango çiftini andırıyordu eminim. O yorgunlukla ertesi gün erken kalkmak olmadı tabi.Saat onda kalkıp mis gibi bir kahvaltı sofrası hazırlandı babamın doğum günü şerefine...Taze portakal suları sıkıldı kol antrenmanı yapıldı.

Derken güzelim havada her zamanki gibi rutin pazar alışverişine gidildi.Tezgahları süsleyen rengarenk portakallar ,rokalar, turplar, ıspanaklar gel beni al diye tüm cazibelerini sergilemiş durumdaydılar. Teyzelerle sohbet etmek de ayrı bir güzellik katıyor o koşuşturmacaya. Badılcanlar !!! Domtesler !!!! yankılanıyor sağdan soldan.

Derken kociş hadi bir yürüyüş yapalım dedi.İçmeler'in muhteşem manzarası eşliğinde bir aşağı bir yukarı yürüdük.Fazlalaşan göbeklerimizi konuştuk ve tabi çocuk planlarımızı :) Ben daha erken derken,o hadi ama zamanı geldi diye tutturuyor. Bakalım hangimiz daha inatçı çıkacak.Bir cafede oturduk sonra,buz gibi bira ve sodayı indirdik midemize. Sodanın bardaktaki hareketi ve içinde yüzen tazecik limon dilimi güneşle birlikte tam bir yaz havasının görüntüsünü içeriyordu.Deniz çarfaş gibi uzanmıştı önümüzde.

Cafeden vaktinde kalkıldı,eve gidildi.Bu erken saatte pineklemek olmaz dedim kendimce,yap bakalım bir lahana dolması.İlk kez kalkıştım ve tam bir facia ile sonuçlandı.Koca koca lahanaları saramadım :) Utanmadım yok,aksine güldüm halime.Yuh sana Dilek dedim,elalem yufka açıyor...Kociş tavsiyede bulundu.İçi heder etme bari yaprak sar dedi.Yaprak sarıldı,tencereye konuldu.Yine limon dilimleri vardı oyunda,sapsarı gülümsemeleriyle.Ardından patatesli kabak yemeği yapıldı özlenen ve kırmızı lahana turşusu.Hamaratlığım çöktü üstüme her zaman olmaz.Değerlendirmek lazım değil mi ama?

Kociş özenmiş olacak ki mutfaktaki koşuşturmacama, muhteşem yaptığı hindistan cevizi kurabiyelerini döktürdü.Namı diğer Cocos Makronen.Fırından yayılan kokusu bir rüya gibi. Bir palmiyenin atlında oturmuş,hindistan cevizi kafama düşerek kırılmış ve suyu ağzıma gelmiş gibi olurum hep :) Fazla mı abarttım ne ?
Tabi bu kadar koşuşturmacadan sonra sırtımda dermanlar kalmadı.Bir duş edildi ve rüyalar alemine dalındı.
Şimdi mi ne yapıyorum,iş yerinde kaytarıyorum.Hepinize güzeller ötesi bir Mart ayı diliyorum.Limonataların içildiği,balkonların insanlarla süslendiği,çocuk seslerinin arttığı,çiçeklerin açtığı,yeşillerin yeşerdiği mis kokulu bir Mart ayı...