31 Temmuz 2009 Cuma

GDO

Son zamanlar gündemde olan ve beni gerçekten rahatsız eden bir olay var.
GDO Tohumları...

Bilgisayardan bu bilgilere ulaştım ve sizinle de paylaşmak isterim...

Prof. Dr. İbrahim A. Saraçoğlu hazırlanan Ulusal Biyogüvenlik Yasa Taslağı konusunda uyarıyor. Genetik mühendisliğinin sonucu olarak geliştirilen 'genetiği değiştirilmiş organizmalar' kısaca GDO olarak anılıyor. Genetiği değiştirilen tohumlarla bugün mısır, soya, domates, salatalık gibi pek çok besin elde ediliyor. Transgenik olarak da adlandırılan bu tohumlar Brezilya, Kanada, Arjantin ve ABD'de ekiliyor.

Genetiği değiştirilen organizma ve tohumlar nedir?
Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara 'genetiği değiştirilmiş organizma' (GDO) adı veriliyor.

Genleri değiştirilen tohumlar kaç yıldır kullanılıyor?
Türkiye GDO'lu tohumları yeni tartışmaya başladı. Halbuki GDO'ların tarihçesi 20-25 yıl öncesine dayanıyor. Belirli ülkelerde özellikle Amerika , Kanada, Brezilya bu konuda hem tarım yapıyor hem de tarım alanlarının bir kısmını çok sıkı denetim altında tutuyor. Bu ülkelerin başlangıçtaki söylemleri 'Biz açlıkla savaşıyoruz' şeklindeydi. Bu tohumları insanlığın geleceğini bekleyen açlığa karşı yüksek verimli ve çevre şartlarından en az olumsuz etkilenen tohumlar olarak savundular. Ancak bunlar pahalı tohumlar. Bir kilo domates ya da salatalık tohumu bir kilo altından daha pahalı. Dolayısıyla açlıkla savaşıyoruz söylemi çok yanlış.

Genetiğiyle oynanan tohumların olası tehlikeleri neler?
Bu tohumlar çok yeni ve bu kadar hızlı piyasaya girmemesi lazım. Bilim adamlarının büyük şüpheleri var. Bununla beslenen büyükbaş hayvanlar da olumsuz etkilenecekler. Onun sütüyle, etiyle veya yumurtasıyla beslenen insan ne olacak? Bunlar araştırılmış şeyler değil. Bunlar uzun vadeli araştırmalar istiyor.
Başka bir boyutu da şu; bu transgen tohumlar bizi dışa bağımlı kılıyor. Ticari boyutuna baktığınız zaman siz bunu devamlı yurtdışından almak zorundasınız. Bu dışa bağımlılıktır. Henry Kissinger'in bir lafı vardır; 'Petrolü kontrol ederseniz ülkeleri yönetirsiniz, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz' der. İşte bugün o duruma gelinmiştir. Diğer bir boyutu, genleriyle oynanmış transgen bir tohumu veya gen ilave edilen bir tohumu toprağa ektiğiniz zaman topraktaki mikroorganizmaları, bakteri popülasyonunu bozuyor.
Yani ekolojik dengeyi de bozuyor.

Biyolojik silah olarak kullanılabilir mi?
Transgenik tohumlar mikrobiyolojik florayı bozmakta ve bazı parazitleri de tamamen ortadan kaldırmaktadır. O nedenle biyolojik silah olduğunu söylüyorum. Neticede dengeyi bozuyorsunuz. Madem ki bir paraziti öldürebiliyorsunuz, bunu insana karşı da diğer hayvanlara karşı da yapabilirsiniz.

GDO'ların kısır tohumlar olduğu söyleniyor. Kısır tohum ne anlama geliyor?
Bu tohumlar aynı zamanda 'irreversible' yani geri dönüşü yok. En acı olan tarafı da bu. GDO'lu tohumu toprağa ektiğiniz zaman mısırı alıyorsunuz ama koçanının üzerindeki mısırı tekrar toprağa ektiğinizde ürün alamıyorsunuz. Tekrar tohumu yurtdışından almanız gerek. Kısır tohum budur.
Hem toprağı hem çevreyi hem de o çevrede yaşayan ve bunu tüketen tüm canlıları olumsuz etkiliyorsunuz. Sonra normal tohum da ekseniz sonuç alamıyorsunuz. Tohumu sürekli almalısınız, dışa bağımlısınız.

Bunları okuduktan sonra ne hissettiniz?Ben sadece şunu düşündüm.Türkiye nereye götürülmek isteniyor acaba????

1 yorum:

nalan dedi ki...

bu kadar yüksek nüfus ve bu kadar geniş toprak çok iyi pazar demek. e buna bakınca çok uluslu canavar şirketlerin ağzının suyu akacak. bizleri korumakla yükümlü olanlar da ne gam. küp dolsun da ne olursa olsun !