18 Ağustos 2011 Perşembe
KALP ZAMANI
Savaş sonrası Viyana’sında tanıştılar: Toplama kampından sağ çıkmış bir Yahudi şair ve felsefe öğrencisi bir genç kadın. Birbirlerine âşık oldular. Celan’ın gönderdiği gelinciklerle dolu odasında ona aşk ve özlem dolu mektuplar yazdı Bachmann. Celan da ona. Biri yalnızdı, sahip olmak istedi, öteki başkalarına da gönül verdi zaman zaman. Farklı şehirlerde, farklı ortamlarda yalnızlıklarına çare aradılar. Koptular, birleştiler, ölene kadar birbirlerine yazdılar. Birinin ölümü sularda oldu, birininki ateşte. Geriye özlem dolu, hüzün dolu, şiir dolu mektuplar ve fotoğraflar kaldı. 20. yüzyıl Alman edebiyatının en önemli iki adı arasındaki aşk bugüne kadar bilinmeyenleriyle bu mektuplarda. (tanıtım yazısı)
Kitabı sevdim. İki yazarın arasında geçen mektuplaşmaları kim sevmez ki. Her mektubun içerisindeki küçük ayrıntıların açıklamaları kitabın son bölümünde bulunuyor. Hatta burda güzel bir yazı var bu kitapla ilgili.
İngeborg Bachman şiiri
SORARIM ANNEME AKŞAMLARI
Sorarım anneme akşamları
çan seslerinin ardından gizlice
günleri nasıl yorumlamalıyım
ve nasıl geceye hazırlanayım diye.
Derinlerde yatan tutkum hep
anlatmaktır olduğu gibi her şeyi
çevremde dolanan onca ezgiyi
seçmektir akorların içinden.
Birlikte kulak veririz hafiften:
Annem yine düşlemektedir beni,
bulur, eski şarkılardaki gibi
ruhumdaki majörlerle minörleri.
(Çeviren: Ahmet Cemal)
Paul Celan Şiiri
BÜTÜN BİR HAYAT
Gündoğumuna bir saat kala saçlarına düşen mavi gibidir
mahmurluğun güneşleri;
bir kuşun mezarının üstünde, otların hızıyla
biterler.
Onları da baştan çıkarır, zevkin teknelerinde
oynadığımız rüya oyunları.
Zamanın tebeşirden kayalıklarında onları da hançerler bekler.
Daha mavidir derin uykunun güneşleri: Bir
zamanlar saçının bukleleri gibi.
Bir gece rüzgârı olup, kız kardeşinin parayla
açılan kucağına sığınmıştım;
Üzerimizdeki ağaçtan sarkıyordu saçların,
ama sen yoktun.
Biz dünyaydık sanki, sense büyük kapının
önünde bir çalılık.
Beyazdır ölümün güneşleri, çocuklarımızın
saçları gibi:
O, yükselen sularla gelmişti, sen kumlukta
bir çadır kurduğunda.
Sönmüş gözleriyle, başımızın üzerinde
mutluluğun hançerini kaldırmıştı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
15 yorum:
Mektup yazmayı unutalı ne kadar çok zaman oldu değil mi,sadace bu nedenle bile mutlaka güzeldir okuması canım ...
Selam Buğday Tanesi,
Sevdiğim bir kitap hakkında yazınızı okuyunca hoşuma gitti. Ben de bir vakitler Hayal Kahvem'e Hayatları Film Olacak Yazarlar diye bir yazı hazırlamıştım. İlginizi çekerse göz atıverin isterseniz:)
http://hayalkahvem.blogspot.com/2011/04/hayatlar-film-olacak-yazarlar_22.html
Çok güzelll..
sevgimle..
Evet Özlem, gerçekten güzel :)
Hayal Kahvem, yeni izleyiciniz olarak bir kahve içmeye uğradım. Bundan sonra takipçinizim, sevgiler :)
Kitapta mektüp türünü çok severim.Bu kitap da merak ettiklerimden...
İngeborg Bachman'ın şiirleri ve Manila kitabı var gerçi okuması zor biraz.
Açıklamalar için teşekkürler...
--> Üzerimizdeki ağaçtan sarkıyordu saçların,
ama sen yoktun.
en çok bu sözünü sevdim şiirin.
Mektup denilince kesinlikle ilgimi çekiyor hemen alayım teşekkürler.
Hala mektuplarımı saklıyorum.En son 2000 yılında almıştım mektup..
İki yazarın mektuplarını da inanılmaz merak ettim...
Çok güzel tanışmışsın , hemen okuma hissi uyandırdın bende:)
ne kadar güzelmiş :))
Nathalie, haklısın aslında biraz zor yazılmış, kimi yerlerde ne anlatmak istediğini çok net anlayamıyorsun ama kitabın en arkasında açıklamalı bir bölüm var, o yardımcı oluyor.
Ayçi, ben de takıldım epey bu cümleye hatta yanımda oturan arkadaşıma sesli sesli okudum :)
Nehir İda, senin de ele aldığın konu olan Son Mektup'a bakınca seveceğini tahmin ediyorum.Rica ederim :)
İçimizdeki Karnaval, ben de senin gibi mektup saklayanlardanım. Belki de bu yüzden çekiyor mektuplu kitaplar beni, tavsiye ederim.
Mavianne, seversin sen de, eminim :))
Yorum Gönder