22 Nisan 2011 Cuma

HER ŞEY DAHA GRİ BUGÜN

Bugün niyetim -dünkü yazının devamı olarak- Lunapark'tan bahsetmekti. Ama içim el vermedi. Her şey daha gri görünüyor gözüme. Renkler mat...

Bugün babaannemin ölüm yıldönümü. Annemle beraber yanyana uyuyorlar. Çok iyi anlaşan ve çok güçlü olan iki kadın. Hayatım boyunca örnek almaya çalıştığım ama asla onlar gibi olamayacağımı bildiğim iki kadın.

Hakslızlığın karşısında sustular ömürlerince, sırf aileleri bozulmasın diye. Birçok şeye boyun eğdiler.Aile kavramı çok mühimdi onlar için.Beraberlik dokunulmaz kılacaktı.Ve öyleydi de.Ta ki ikisi bizi burada bırakana dek. Biri kansere yenik düştü, biri de organ yetmezliğine...

Babaannem yaşarken büyük sofralar kurulurdu tüm ailenin bir arada olduğu. Ayrı evlerde oturulurdu ama sofra için birleşilirdi daima. Bayramlarda, reklamlarda çıkan o renkli sofralara ben de şahit olmuştum. Şahitliğim onun ölümüyle son buldu. Darma dağın oldu o sofra. Bir daha hiç kurulmadı. Tabakların şıngırtısı, yemek kokusu, balkondan aşağı salladığımız sepet, yatak odasında hiç kullanmadığı makyaj eşyaları, kokusunun üzerine sindiği elbiseler ve ne amaçla aldığı belli olmayan bir sürü kumaş... Üzerine bir kilit vuruldu ilk önce. Sonra ev satıldı. Onun yanında yattığımızda bize ezberlettiği tüm dualar havada yankılanıyordu. Uçup gittiler göğe.

Anneme aile kavramını miras bırakmıştı. Çalışkanlığı, becerikliliği ve masumiyeti. Sabah kahvaltılarımız hazır olurdu bizim.Okulda öğle arasında kantin nedir bilmezdik, evde yine o sıcak sofra kurulurdu. Bir saat içerisinde ye,iç okula geri dönerdik. Akşam ise ayrı bir yemek karşılardı bizi. Ve her şeyden önce annem karşılardı bizi....

Şimdi bıraktıkları boşlukla savaşmak çok güç oluyor. Belki zaman geçti üzerinden, belki kabuk yüzeysel olarak kapandı ama her gün kaşıyorum o yarayı. Kanıyor, kapanıyor, kanıyor, kapanıyor. Yürekleri yanlış atan ve annemden sonra beni yoran çok insan oldu. Bazen nasıl dayanabildiğime şaşmıyor değilim, ama o iki kadın bana güçlü olmanın ne demek olduğunu bizzat gösterdiler.

Bugün çok düşünür bir günümdeyim işte,
lunapark kadar renkli bir günü kaldıramayacak halde.

7 yorum:

pie kurabiye dedi ki...

Dilek'ciğim güzel anılarımız olmasa herşey daha zor olurdu.Nur içinde yatsın büyüklerimiz.

Leylak Dalı dedi ki...

Canım, kıyamam sana...
Allah onlar yattıkça sizlere ömür versin. Unutulmuyor ne yazık ki sadece külleniyor ama hayat böyle birşey, yokluklarıyla yaşamayı öğreniyorsun. Ne mutlu ki size güzel hasletler kazandırıp gitmişler, anıları hep yüreğinizde olsun, huzur içinde uyusunlar...

Asuman Yelen dedi ki...

Şimdilerde ailelerin neredeyse unuttuğu birlikte yenilen öğle yemekleri daha bir anlam kazandı gözümde bu yazıyı okuyunca.
Büyükanneler ölür ve unutulur genelde. Anneler babalar gibi anılmaz. Ama senin babaannen de benimki gibi özel bir kadınmış. Nurlar içinde yatsınlar. Bulundukları yerden senin hep güzel günlerini izlesinler...

Çınar dedi ki...

Bırakıp gidenlerin boşlukları hiç dolmuyor, unutulmuyor da acıları ama hayat devam ediyor. Ve anılarımızda sonsuza kadar yaşamaya devam edecekler.

Nurlar içinde yatsınlar

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Canım, onların anılarının varlığı bile yeter.
Mekanları cennet olsun.
Sevgiler...

Bugday Tanesi dedi ki...

Pie Kurabiye,
Leylak Dalı,
Asuman Yelen,
Çınar,
Özlem
hepinizin varlığı öyle güzel ki. Gidenlerimizin mekanı cennet olsun.

laleninbahcesi dedi ki...

Dilekcim , kaybettiklerimiz , bizden hiç gitmezler, anılarıyla kalbimizin, beynimizin bir kıyısında yaşamaya devam ederler..Babaanneciğinin nurlar içinde yatsın...mekanı cennet olsun