29 Mart 2010 Pazartesi

OMİ ( Anneanne)

Bir anneannem var benim.Fedakar,özverili ve bir o kadar da güçlü.Üzgün olduğunu anlayamayacak kadar dik durur ayakta.Ağladığı zaman da ağlasam mı ağlamasam mı diye ikilemde kalır.Tıpkı annemin cenazesinde olduğu gibi.Yığınla insan geldi.Yığınla insan vedalaşmak için orda,annemin yanında toplantı.Anneannem Türkçe'nin T'sini bilmez,kültürümüzü az çok tanır ama kimseye karışmaz.Sessizce izledi her şeyi.Okunan duaları dinledi,örtüsünü taktı,helvasını yedi ve izledi.Kızının gidişinin üzüntüsünü yaşayamadan gelen giden insanlara yapılan çay servislerini,hiç durmayan kapı zilini şaşkınlıkla takip etti.Almanya'da yaşanan sessizliğin aksine burdaki kargaşa onu bir hayli yordu.
Onda tüm hayatın yorgunluğu vardı aslında.Evlatlarından geriye bir tek biz kaldık.Torunları...
Annennemin iki çocuğu vardı.Biri kız,biri erkek.Çok emek sarfederek büyütmüş,üzerlerine düşmüş.Alkolik bir kocanın yükü sırtında çırpınmış durmuş yıllarca.Dedem çok iyi adammış aslında,annem daha düşkünmüş babasına ama alkolün esiri olup kardeşim henüz yeni doğmuşken son bulmuş hayatı hastalığı yüzünden.Böyle başladı anneannemin kısır döngüsü...
Kocasını kaybettikten sonra yeniden evlendi.Yola devam etti.Kızını evlendirip Türkiye'ye yolladı,bir parçasından ayrı düştü.Oğlu Frank itfaiyede görev yapmaya başladı.Etrafı tarafından çok sevilirdi dayım,ama çok sessiz ve içine kapanıktı.Az buz hatırlıyorum,beni ve çocukları hiç sevmezdi :) Nedenini hiçbir zaman öğrenemeyecektim.Çünkü o bir gece göreve giderken dalgınlıktan önündeki kamyonun altına girivermişti.Arabası paramparça olmuş yakınındakiler yardımına koşmuştu.Görünürde bir şeyi yoktu.Taburcu olabilecekti.Hastane merdiveninde sendeleyene ve sonuç beyin ölümü olana kadar...Görülmeyen bir pıhtı onu 21 yaşında aramızdan alıvermişti.Hepimizin siyah renklerde olduğu hiç gitmiyor aklımdan ve anneannemin o muhteşem kararı.BÜTÜN ORGANLARI BAĞIŞLANACAKTI.  Bu hayatımızın dönüm noktası oldu sanki.Organ Bağışı mevzusu bir daha çıkacaktı karşımıza.Ama bunu o zamanlar nereden bilebilirdik ki...

( Devamı var... )

6 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Bu ne acıklı öykü ya Buğdayım. Hayat sana neler yaşatmış, genç yaşında ne zorluklar tattırmış. Dilerim bundan sonraki yaşamın hep sağlık, huzur ve sevgiyle geçer. Öpüyorum seni canım benim...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Canım, hüzünlü hayat hikayeleri olanlar daha sıkı tutnur hayata.
Yüzün hep gülsün.
SEvgilerim kocaman sana.

Çınar dedi ki...

Genç yaşında ne acılar tatmış, neler sığdırmışsın yüreciğine. Umarım hayatının bundan sonrası çok güzel olur.

Sevgiler canım

Bugday Tanesi dedi ki...

Leylak Abla çok teşekkür ederim.Evet genç yaştaki olgunluğum yada gözlemlerim bundandır belki de.Hep hastalıkla büyüdük,ama yılmadık birgün bile.Çok bağlandık ailecek birbirimize.Ve biliyorum ailesinde hastalığı görmeyen ne yaşanıldığını asla anlayamıyor.
İşte böyle bir şey :)

Bugday Tanesi dedi ki...

Özlem çok haklısın.Gerçekten çok sıkı tutunuyorum hayata.Üzüldüğüm zamanlar elbet oluyor ama ailemin desteği ile hacıyatmaz gibiyim.Devriliyorum ama düşmüyorum asla :)
İyi dileğin için çok teşekkür ederim...

Bugday Tanesi dedi ki...

Çınar,Leylak Dalı,Özlem hepinizi ayrı ayrı çok seviyorum.Sizin miniğiniz oldum ben artık.Hepinizi Marmarise bekliyorum.Lamı cimi yok :)